4 Kasım 2016 Cuma

Asgardia’ın Uzaycılık Öznel Ütopyama Etkisi

Kendimi bileli, yani 3 yaşımdan beridir, o zamanki yazlık sinemaların, ışık kirlenmesiz, tam karanlık gece gökyüzülerine bakardım, tabii ki yıldızlara...
Büyükayı’yı izlemek kolaydı. Onu cezveye benzetirdim. 2’şer saattan 2 film, eşittir 4 saat, gece 8’den 12’ye (o zamanlar hava yazın sekizde kararırdı, İstanbul / İzmir boylamında / enleminde) onu izlerdim. Kabaca 150 derecesi falan görülebilen gökyüzünde, demek ki ‘360 / 6 =’ 60 derecelik bir yay çizerdi o sürede. Bunların hiçbirini bilmezdim ama bakardım ve görürdüm çocuk çocuk.
Sonra 1974 Kıbrıs Savaşı’nda, yazın İzmir’deyken gece karartmalarında tam 1 ay (2 x 15 gün), meteor yağmurlarını izledim. Muhteşemdi. Onların sesi olduğunu duyardım ama bunu doğrulamam 25 yılımı aldı. Fen Lisesi’nden bunu bilen yoktu ve hemen o kış oraya gitmiştim.
Sonra 1989’da, bir uzaycının uzaya gidip dönüşünü anlatan, teoride asla ev-gezegenci olmamama karşın, Bir Yabancı Gibi’deki adamın var olan biricik insanlara geri dönmesi gibi içerikli olan bir metin yazdım, bir uzaycının monoloğu olarak, Metafizik Deyişler’de.
Sonra internet geldi, bütün uzaycılık tarihini öğrendim.
2 uzay mekiği kazası da beni dehşete düşürmüştü. ABD gibi bir ülkenin bunu 2 kere becerebilmesi, bugün bile bana hala acaip gelir.
Bu sırada, gövdemin uzaya gidemeyeceğini ama zihnimin 9 x ikinci sanayi altkültüründen en çok uzaycılığı seçtiğini de gördüm. Homo Posterus bu nedenle tasarlandı. Yazılım veya donanım ölümsüzlük, benim için ilk birkaç milenyumunda Homo Posterus değil çünkü.
Yaşam durmuyor. 2016’da Asgardia projesi geldi. 10 günde 80 sayfa yazdım ayrı olarak ve o konuda. Bu metinde onlara dahil ama aynı zamanda günce (YY) de sayılacak.
Asgardia ile uzaycılık somut oldu, daha önce soyut idi (kuramsal demiyorum).
Aynı zamanda, insanların onu da piç edeceklerini gördüm.
Ancak duygusal olarak vardığım nokta şu:
İnsan kendi türünü yok ettikten sonra, çıkış olanağını da yok eder haydi haydi. Ama kendisi için, insan-değil’ler için değil. 53 küsur yıllık ‘kendi-değil / erkek / insan-değil’ gibi olan zihinsel yapımın, ilk kez kültürel bir yapı içinde bana eksodus sağladığını gördüm.
İroni bu:
Eksodus olması gereken Asgardia, başlamadan epistemik bir duvar kılındı. Eksodusu olmamaya ve ölüme kezlerce mahkum ben ise, onu negasyonlayarak zihinsel bir eksodus yakaladım ve yarattım.
Kesinlikle işleyen işlevsel bir öznel-nesnel praksisi oldu bu.
Bunu kaydetmek istedim.

(23 Ekim 2016) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder